31 Aralık 2010 Cuma

MUTLU YILLAR!!!



2011 no'lu hesabınıza 365 gün daha yatırılmıştır,sağlık ve mutlulukla harcayın!!!Dilerim 2011 yılı hepimize sağlık ,mutluluk,huzur ve nice güzel günler getirsin!Herkese tüm iyi dileklerimi ve sevgilerimi gönderiyorum...


28 Aralık 2010 Salı

KIRMIZI DUDAKLAR

  Sarışın olduğum dönemlerde kendime kırmızı ruju hiç yakıştırmadığım için bu konuya hiç ilgim dolayısıyla da  hiç bilgim olmamıştı.Ta ki koyu renk saçlarım olana kadar...Sarı saçın iddiası ile kırmızı dudakların iddiası birleşerek bir bayanı kimi zaman avam bir görüntüye  sokabilirken buna karşın koyu renk saçların değişik renkteki iddialı rujları  orantıladığını düşünenlerdenim.Sözün özü böylelikle hem kendim hem de sizler için piyasadaki en iyi kırmızı rujları araştırdım.Tabii "en iyi" kavramı subjektif olduğu için kendi "en iyimi "açıklayayım.Turuncuya ,bordoya,pembeye çalmayan, kıpkırmızı ,sedefsiz ve mat bir kırmızı renk ruj arıyorsanız işte cevabı...
   Benim kullandığım ve çok memnun kaldığım ruj  Mac Russian Red(fiyatı 36 tl) Bunun yanısıra Estee Lauder'in Classic Red'i de çok başarılı.Eğer parlak bir görünüm istiyorsanız bunların glossları da mevcut.
 Kırmızı ruj sürmenin Püf noktalarına gelince; öncelikle hataları direkt olarak belli ettiği için mutlaka aynı tondaki dudak kalemi ile çerçeveyi belirlemenizi,ardından da fırça ile taşırmadan sürmenizi öneririm.Ayrıca göz makyajını hafifletip sadece maskara ile kullanmanızın size daha taze,genç ve asil bir hava vereceğini unutmayın!Herkese mutlu ,sağlıklı ve hayallerinin gerçek olacağı bir yeni yıl diliyorum,hepinize sevgiler...!

22 Aralık 2010 Çarşamba

YENİ YİNE YENİDEN PARFÜM TAVSİYESİ


  Bundan bir kaç yazı önce size yine parfümlerle ilgili tavsiyelerde bulunmuştum.Sanırım aceleci davranmışım.Şu anda kesin emin olarak diyorum ki-"Eğer Balenciaga Paris isimli parfümünüz yoksa hiç parfümünüz olmamıştır!"Bu kadar net...Size daha önce de söylediğim gibi ,beni yıllarca kendine bağlayabilecek bir parfümle yıllardır karşılaşmamıştım,ta ki adı geçen parfümle tanışana kadar!Söylenen o ki "exclusive" bir ürünmüş dolayısıyla çok az noktada satışı yapılıyormuş.Örneğin, Harvey Nichols mağazalarında bulabilirsiniz.En büyük boyu 75ml, fiyatı ise 288 tl.
  Ülkemizde özellikle çantalarıyla tanınan Balenciaga markası 12 yıl aradan sonra şubat 2010'da yeni parfümünü piyasaya sürmüş!Belki de sizin bu parfümden haberiniz vardır çünkü neredeyse 1 yıldır piyasadaymış ama gelin görün ki ben yeni keşfediyorum,ayıp bana:)Menekeşe notasının baskın olduğu parfümde ayrıca paçuli ve sedir ağacı kokuları varmış...Mış mış ta mış mış..Benden tavsiye etmesi,deneyin görün.Sevgiler...

8 Aralık 2010 Çarşamba

ÇOCUKLARA EĞLENCELİ YEMEK TARİFLERİ

  

    Tüm anneler bilir ,çocuk büyütürken dikkat edilmesi gereken en önemli nokta onun sağlıklı ve doğru beslenmesidir.Bu konuda hassas olan annelerin de en büyük kabusu çocuklarının iştahsız olması ve yemek ayırtetmesidir.Hangi anne hayal etmez ki çocuğu brokoliyi bayıla bayıla yesin,kereviz yemeğinin bırakın ilk tabağını 2.tabağını istesin:)Hepimizin çocuğunun yemeği sevdiği ve kesinlikle ağzına sürmeyeceği yiyecekler vardır,ancak benim tamamen şahsi düşüncem bunu büyümeye bağlı bir tercih olarak algılayıp,"aaa benim çocuğum bamya kesinlikle yemez,bana çekmiş":)gibi cümlelerin KURULMAMASI yönünde.Bence  onlara her yemeği sevdirebiliriz ama öncelikle herşeyi beynine kaydeden çocuğun yanında biz yemek ayırtetmemeliyiz.İkinci olarak sevmediği yiyeceleri eğlenceli hale getirerek yavaş yavaş alıştırabilir ve belki de hayat boyu bir yemeğe karşı sürecek olan önyargılarını yıkabiliriz.Nasıl mı?
 
    Bana hediye gelen bir kitabı paylaşmak istiyorum sizlerle.Adı "YİYORUM BÜYÜYORUM" ,yazarı M.Zümrüt Özkan Anjuere.İçinde özellikle 2-3 yaş arası çocuklara yemeği sevdirecek eğlenceli ve bir o kadar da   pratik çorba,balık,sebze,makarna,tatlı vb. tarifler var.Yemek ve tatlıları birlikte hazırlayarak hem çocuğunuzla kaliteli ve keyifli zaman geçirebilir,hem de afiyetle yiyebilirsiniz.Bildiğiniz gibi ben blogumda her zaman aldığım,denediğim,memnun kaldığım ürünleri ve araştırıp tecrübe ettiğim konuları sizlere tavsiye ediyorum.Umarım bu tavsiyemden de siz ve çocuklarınız memnun kalırsınız ve sevgiyle hazırladığınız tüm yemekleri çocuklarınız iştahla lüpletiverir:))Hepinize sevgiler...

25 Kasım 2010 Perşembe

VAHŞİ HIRKALAR

  Her sonbahar-kış sezonunda mutlaka bir leopar fırtınası eser.Kimi sezon ayakkabılar,çantalarda,kimi sezon paltolarda esen bu leopar fırtınasından bu kış kaşmir hırkalar nasibini almış.Gözlemlediğim kadarıyla hırka boyları da uzamış.Bu arada gerek gri-siyah-füme gerekse kahve tonlarındaki leopar baskılı hırkaları kullanırken dikkat etmeniz gereken en önemli şey asla ve asla üzerinizde başka bir desene izin vermemeniz!Şu anda en revaçta olanı Jennifer Lopez'in üzerindeki Dolce Gabbana imzalı hırka.Çeşitli kalite ve fiyat aralığında  bulabileceğiniz bu tarz hırkalar hemen hemen her mağazada mevcut.Ben kendi hırkamı Mudo'dan aldım.Çok ta memnunum.Gelin resimlere bir göz atalım....




Solda gördüğünüz benim hırkam.Resime aldanmayın üstte çok şık duruyor.Bir çok mağazadan leopar desenli hırka modellerine baktım.Hem kalitesi hem baskısı itibariyle en çok bunu beğendim.Mudo'lardan bulabilirsiniz,tavsiye ederim.Sevgiler...

7 Kasım 2010 Pazar

ELLERİNİZİ PARAFİNLE ŞIMARTIN!



   Malum,kış kapıda.Yazın sıcağı ve nemiyle doğal olarak şimdiye kadar yumuşacık olan ellerimiz de artık savunmasız durumda.Eğer onlara özellikle kış aylarında yeterli özeni göstermezsek Norveç'li balıkçıların elleri kadar bile yumuşak olmayacaklardır:)Kurumuş,sertleşmiş hatta çatlamış ellerle karşılaşmadan önce gelin onları bakıma alalım...
 Doğal olarak  saatlerinizi güzellik salonlarında geçirmek istemiyorsunuz veya  yine bu bakımlar için tonlarca para harcamak ta...Çok haklısınız,o halde bana kulak verin!
  Bir kaç sene önce  parafinin kutu halinde satıldığını görür görmez almıştım.Uzun süredir de kullanıyorum.Şimdi de internetten son derece uygun fiyatlara yine uzun süreli kullanabilieceğiniz parafinlerin satışının yapıldığını gördüm.Sözün özü, rahatlıkla edinebilirsiniz...Edinmek dert değil de sorun üşenmemekte:)Toplamda yarım saatinizi ayırarak gerçekten bebeklerin elleri kadar pürzsüz ellere sahip olacaksınız ,bence değer !
   Nasıl kullanacaksınız?Öncelikle aldığınız parafini ısıya dayanıklı cam yuvarlak bir kabın içine koyup,-baine marie usulü dediğimiz- alta  yarısını kaplayacak kadar su dolu tencere ,üstüne de parafinli cam kabı oturtarak suyun ısısıyla parafini eriteceğiz.Eriyen parafin içine(sıcaklığı kontrol ederek)elimizi bileğe kadar batırıyoruz,sonrasında elimizi streç film ile sıkı sıkı sarıp,üzerine sıcak tutacak bir eldiven giyerek  veya havluya sararak  15-20 dakika kadar bekliyoruz.(Aynı işlemi ayaklarınız için de uygulayabilirsiniz)Ardından elimizden katılaşıp rahatça çıkabilen parafini atıyoruz,tekrar kullanılmayacaktır haberiniz olsun.

  İki haftada ya da ayda bir bu işlemi uygularsanız sonuçlara inanamayacaksınız.O Norveç'li balıkçılar bile kıskançlıktan çatlayacaktır:))Güzel pazarlar,sevgiler....

  

5 Kasım 2010 Cuma

PARFÜMLERİN DANSI

    Güzel kokuların hastasıyımdır.Yeni biçilmiş çim kokusu,yağmur değmiş toprak kokusu,bebek kokusu ön sıralardadır benim için.Bu doğal kokuların yanında kadın-erkek hepimizin kullandığı parfümler vardır birde.Kiminin imzasıdır o parfümün notası,hiç değiştirmez onu ,belki de yeryüzünde nerede duysanız o kokuyu ,kendisi hatırlansın ister;kimisi de her şişede yeni bir heyecan arar ve şişe dibini boylayınca yeni parfüm arayışlarına yelken açar.
 Benim ilk vurulduğum parfümüm J.P.Gaultier'di.15 yaşında kullanmaya başladığım bu koku ve şişesinden yıllar sonra vazgeçebildim ancak.Sonra da bir daha aynı parfümü 2 şişeden sonra kullanamadım..Şu anda Gucci by Gucci'yi kullanıyorum.Ancak halen de aradığım o müthiş parfümü bulduğumu düşünmüyorum.Geçenlerde CHLOE LOVE isimli parfümü denedim ve çok beğendim.Hafif çiçeksi ve son derece klas olan bu parfümü tavsiye ederim.

 Gelelim erkek parfümlerine..Geçenlerde bence yeryüzündeki en güzel erkek parfümünü keşfettim!YSL La Nuit de L'homme!Tabii ki zevkler farklıdır,ancak bir bakın derim, bayanların hediye olarak ,erkeklerin de kendilerine düşünmeden alabilecekleri bir tercih olduğu kanısındayım!Hepinize mis kokulu günler diliyorum...

 

26 Ekim 2010 Salı

ERKEK MODASI'NDA CEKETE KADİFE DOKUNUŞU

 Kadınlar ,çocuklar ,bebekler ...derken erkek modasını çok ihmal ettiğimi farkettim.Bu nedenle arada erkek modasındaki son trendlere de değineceğim.
 Beyler gardrobunuzda kadife ceketlere yer açmaya hazır olun!Çünkü "tek düğmeli kadife ceketler"bu sezon erkeklerin vazgeçilmezi olacak!Genellikle siyah ve füme renkleri her zamanki gibi öne çıksa da koyu yeşil ve bordo kadife ceketler de bu modaya renk katıyor.İşte resimlerle sonbahar 2010 erkek modası...


20 Ekim 2010 Çarşamba

HAFTANIN STİLİ

Sonbaharda hem modaya uygun hem de şık giyinmek istiyorsanız kendinize resimdeki gibi bir stil yaratabilirsiniz.Bu sezonun en hit parçalarından olan blazer ceket ve bağcıklı botları gardrobunuza ekleyerek bu sezona yeterli yatırım yapmış olacaksınız.Sezon modasını takip ederken dikkat etmeniz gereken modası çok çabuk geçecek abartılı parçalar yerine daha sonra da rahatlıkla kullanabileceğiniz parçaları edinerek akılcı alışveriş yapmaktır.Aynı zamanda farklı kombinlere uyarlanabilecek joker ürünler seçerek her kombinde ayrı bir tarz yakalayabilme imkanı sağlayabilirsiniz.




19 Ekim 2010 Salı

18 AY-3 YAŞ ARASI BENMERKEZCİ ÇOCUKLAR

    Sizin çocuğunuz da parka götürdüğünüzde her gördüğü oyuncağa koşup,"benim,beniiiiim" diyerek diğer çocukların oyuncaklarını elinden almaya mı kalkıyor, ya da evinize gelen misafir çocuklarının onun oyuncaklarına dokunmasına izin vermeyerek "benim,benim" diye mi bağırıyor?,kısaca çocuğunuzun mantalitesi "BENİM OLAN BENİM,SENİN OLAN DA BENİM"mi?Korkmayın ,öncelikle yanlız değilsiniz,ikincisi son derece sağlıklı gelişim seyreden bir çocuğa sahipsiniz.
  Oğlumun ,dostlarımızın çocukları ya da parkta diğer çocuklarla hiçbir şeyi paylaşmaması,herşeyi kendinin sanarak ortalığı birbirine katması beni etrafa karşı mahçup ediyordu.Hatta oğlum her zaman böyle uzlaşmaz,paylaşmaz ve bencil mi olacak diye endişe ediyordum.Ta ki bu konuda  kitaplardan faydalanana kadar! Kitabta ;18ay-3 yaş arasında çocuğun anneden ayrı bir birey olduğunu farkedip  kimliğini keşfetmeye çalıştığı,bunu da etrafındaki eşyalara daha  çok sarılarak gerçekleştirdiği belirtiliyor.Şöyle ki; çocuk çevresindeki her eşya ve kişi ile arasında bir bağlantı kurup,sahiplenici olmayı öğrenir.Böylelikle "ben" duygusu gelişir.Bu süre zarfında etrafındaki diğer çocuklarla iyi geçinemeyeceği gerçeğini kabul etmek gerekir.Nitekim bu yaşlardaki çocuklar için arkadaş edinmenin bir önemi yoktur.Önemli olan onun kendini keşfetme yolculuğudur!
   Kaynaklarda çocuğun bu yaşlardaki benmerkezciliğinin normal olarak algılanıp üzerine gidilmeyerek egosunun doyurulması gereği üzerinde sıklıkla duruluyor.Böylelikle doğal gelişimine saygı gösterilmiş çocuklar bu dönemi sağlıklı olarak atlatıp ileride daha paylaşımcı ve saygılı bireyler olacaklardır.
 Merak etmeyin bu krizler  3 yaşından sonra sona erecek ve çocuklar kendiliğinden paylaşımcı olmaya başlayacaklardır.

Hepinize sevgiler...

HURMA'NIN NORMAL DOĞUM MUCİZESİ


İlgili makaleyi okuduğum zaman açıkçası kızdım kendime.Genelde yiyecek ayırteden bir insan olmamama rağmen hurmayı hiçbir zaman sevmemişimdir.Herkesin "çok faydalı ye" ısrarları daha da soğutmuştu beni bu meyveden:)Meğer ne kadar yanılmışım,Hurma bir mucizeymiş!!Bunu bilsem ve normal doğum yapabilecek durumda olabilseydim belki de sezeryana hiç gerek kalmazdı!Gelelim hurmanın faydalarına...
" -Hurma oksitosin adlı hormon içerir.Oksitosin beyinde salgılanan ve doğum sancılarını başlatan bir hormondur. Bu hormonun en önemli etkisi ana rahmindeki kaslarla anne sütünün salgılanmasını sağlayan kas hücrelerinde görülür. Doğum esnasında oksitosin salgılanmasıyla doğum daha kısa zamanda ve kolayca yapılmış olur. Hatta kimyasal olarak oksitosin doğumu kolaylaştırıcı ilaç olarak kullanılmaktadır. Pek çok kaynakta oksitosin "rapid birth" yani "hızlı doğum" adıyla tanımlanır.

-İçeriğindeki şeker, bildiğimiz kan şekerini yükselten glikoz değildir. Hurmada fruktoz denilen meyve şekeri bulunur. Fruktoz, vücutta kolayca parçalanan ve organizmaya kısa sürede enerji veren bir şekerdir. Hurmadaki fruktoz, hâmilelik döneminde özellikle de doğum sonrası süreçte zayıf düşen annenin enerji ihtiyacını karşılayarak ona canlılık ve zindelik kazandırır.


Aynı şekilde doğumla kan kaybeden anne, vücut şekerinin düşmesi ve tansiyon düşüklüğüyle karşı karşıya kalır. Anne, hurma yiyerek bu durumun önüne geçebileceği gibi yeni doğan bebeğin beslenme ihtiyacını da kolayca karşılayabilir.

-Hurma; lif, yağ ve mineral bakımından da zengindir. Özellikle sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum, demir, kükürt, fosfor ve klor ihtiva eder. Vitamin olarak da hurmada en çok A, B1, B2, B3, B6, B11 vitaminleri bulunur. B11 yani "folikasit", hâmilelikte alınması gereken önemli bir vitamindir. Çünkü bu dönemde günlük folikasit ihtiyacı iki katına çıkar. Folikasit kan hücresi yapımında, aminoasitlerin yapımında ve hücre yenilenmesinde görevlidir. B11 yetersizliğinde kansızlık belirtileri görülür. Yani hurmanın bol tüketilmesi, annenin en tabii yoldan folikasit ihtiyacını gidermiş olur."

 Ve daha niceleri...Yensin hurmalar,gelsin kolay doğumlaaar:)

18 Ekim 2010 Pazartesi

BOTLARDA BAĞCIK MODASI




Bu sezon ister uzun ,ister yarım isterse ankle bootie dediğimiz bilekte biten kısa botlarda yoğun bir şekilde bağcık fırtınası esiyor!Bunun yanında peep-toe denilen sadece burnu açık bağcıklı botların  da yükselişi söz konusu.Gerek  dar paça jean ve yine dar paça kısa siyah pantalonlarla gerekse kışlık kısa şortlar ve mini elbiselerle kullanabileceğiniz bu tarz botları değişik fiyat aralıklarında çok çeşitli markalarda bulabilirsiniz.(Ben aşağıda resmi olan gri süet bağcıklı botumu Nine west'ten edindim.Platform tabanıyla da inanılmaz rahat bir model,tavsiye ederim.)


Nine west


Azadine Alaia








Christian Louboutin

Balmain








12 Ekim 2010 Salı

Sarışın mı? Esmer mi?


 
Birazdan yazacaklarımın moda,bebek ve çocukla yakından uzaktan  ilgisi yok.Sadece içimden sizlerle paylaşmak geldi ve işte şimdi paylaşıyorum.Şöyle ki ; kendimi bildim bileli sarışınım.Her zaman bunun bir ayrıcalık olduğunu farkındaydım,hep sevdim saçlarımı.Gözüm gibi baktım onlara.Yıllarca yanıma gelip saçlarımı nerede boyattığımı sorup,ne kadar doğal olduğunu söyleyen bir çok bayandan iltifat aldım.Kadınlar bilir ;bir kadının başka bir kadından iltifat alması kadar güzeli yoktur:)Çünkü çok gerçektir!Zeka ile sarı saç arasındaki korelasyonun sadece kıskançlıktan kaynaklı bir türetmece olduğunu bildiğim ve kafama her zaman güvendiğim için sarışınlarla ilgili esprileri en çok ben yaptım!"Salakça bir şey yaptığımda kusura bakmayın yeni boyattım da saçımı "dedim :)))Sevdim ben ya sarışın olmayı.İçinde "sarı" kelimesi geçen her şarkıda kendimi bulmayı...Abarttın demeyin ,hakikaten çok zor geliyor ayrılması...Karşı olan herkese rağmen yarın sabah itibariyle koyu kahverengiye boyatıyorum saçlarımı.Kim bilir belki de dediğiniz gibi çok pişman olacağım ya da aynada yepyeni bir ben'le tanışıp,yeni halimi de çok seveceğim  bilemiyorum...Bu arada mutsuz falan hiç değilim,16 Kasım'da 30 yaşımı bitiriyorum ve biliyorum ki hayat çok kısa...Alışkanlıklar ve vazgeçemem'lerle bir ömrü tamamlamaya niyetim yok.Bu bir "challenge" ,ama kendime!Velhasıl kelam sarışın olarak yazdığım bu son yazımı burada noktalıyorum.Aşağıda ünlülerin sarışın ve esmer halleri var ,bir göz atın derim!Herkese sevgiler...
(Not:Vazgeçmemek için elimden geleni yapacağım ama garanti vermiyorum:)





29 Eylül 2010 Çarşamba

İnek Ne Yapar?Süüüüüt Peki Biz Nasıl Yapacağız?


  Evet ,peki biz nasıl yapacağız? Emzirmek bir anne ile bebeğin yaşayabileceği en ulvi, en muhteşem eylemdir.Bebeğinizi beslerken aynı zamanda ona hayatında tadabileceği en büyük güven ve huzur duygusunu verdiğinizi biliyor muydunuz?Göğüsleri bozulmasın diye emzirmeyen "anne" adı altındaki bayanları özellikle kınadığımı belirterek yazıma başlıyorum.Dilerim her annenin bebeğini besleyebileceği sütü olur ve hiçbir bebek te bu mucizevi sıvıdan mahrum kalmaz...
  Ben tam 1,5 yıl süt verdim oğluma,ve şanslıydım ki artık kesme vakti geldiği gün sorunsuz bir şekilde bırakabildi.Neler yedim ,neler içtim?Neler süt yapar? Sakın etrafın lafına bakıp pasta ,börek ,tatlı ile sütünüz olacağını düşünmeyin.Sabah sağma öncesi sütüm artsın diye tatlı yiyen bir İnek görmediyseniz tabii:))) Bu tip gıdalar ancak sizi kilolandırıp,moraliniz bozar ,bozuk moral de süt üretiminin en büyük düşmanıdır!
 Her ama her şeyden önce moraliniz yüksek olmalı,ilk zamanlar veya belli aralıklarla sütünüz az gelebilir,stres yapmak yok!Emzirmeye ve emzirebileceğinize inanmalısınız.Sonrasında sütünüzün arttığını göreceksiniz!
 Sonrasında beyaz üzüm
                   kara üzüm
                   taze ve ya kuru incir
                   marul
                   tere
                   dereotu
                   beyaz dut kurusu
                   havuçsuyu
                   kayısı kompostosu ile sütünüzü arttırabilirsiniz.
 Ayrıca doğumdan sonraki 3 günde gelen Kolostrum (ağız sütü) adı verilen sarı ve kıvamlı ancak miktarı az olan süt çok önemlidir.Mucizevi özellikleri olan bu sıvının mutlaka  bebeğe verilmesi gereklidir! Şöyle ki:
-Bebeği sık görülen enfeksiyon hastalıklarına karşı korur. Çünkü koruyucu antikorlardan çok zengindir.
-Kolostrum, daha sonra salgılanan süte göre protein, mineral ve vitaminlerden zengin, yağ ve karbonhidrattan fakirdir.
-Bağırsak hareketlerini uyarıcı etkisi vardır. Bu da bebeğin koyu kıvamlı ilk kakası olan mekonyumunu kolayca çıkarmasını sağlar.

Tüm okuyucularıma sevgiler!

19 Eylül 2010 Pazar

Kendin Tasarla

  Güzel ve şık giyinmek için çok büyük bir bütçe ayırmak gerekli diyenler, eğer yaratıcı zekadan ve zevkten yoksunluk söz konusu ise tabii ki büyük bütçesiz olmayacaktır şıklık:)) Ama biraz zevk sahibi iseniz,biraz da yaratıcılıkla şıklık inanın bana kaçınılmaz olacaktır!Nasıl mı?
İşte benim gardrobumdan basit örnekler...
Öncelikle hemen her mağazadan bulabileceğiniz tarzınıza uygun atlet veya t-shirt...
 Ardından bir kaç tane broş...(Ben broşlarımı Accesssorize,Claire's,Forever New'den edinidim.)



Ve karşınızda küçük bir detayla gündüzden geceye uyarlayabileceğiniz ya da gündüz spor-şık tarzında kullanabileceğiniz atletler...
Bir diğer tavsiyem; military trendini takip etmek istiyor ancak tarzınıza uygun bir t-shirt ve triko bulamıyorsanız,aşağıdaki resimdeki gibi ;apoletleri(Moda düğme vb. aksesuar satan yerlerden) temin edip,sevdiğiniz bir t-shirt'ünüze adapte etmeye ne dersiniz?
Aşağıdaki örnekte ise omuz detaylarına bayıldığım ama tarzını beğenmediğim bir t-shirt'ü aldıktan sonra , daha şık bir triko bularak,apoletleri söküp,trikonun üzerine dikmeye karar verdim ve şimdi çoook severek kullanıyorum.Size dayatılanı ve sunulanı değil,tarzınıza,bedeninize,en önemlisi de keyfinize uygun olanı giyin!Yaratıcı olmaktan korkmayın!

18 Eylül 2010 Cumartesi

Çocukta Özgüven

  Yeni bir kitap aldım; kitap,çocuklarda özgüveni oluşturup geliştirmek üzerine çeşitli ve eğlenceli yöntemler içeriyor.Konuyla ilgili öncelikle tamamen nacizane  kendi düşüncelerimi ve tecrübelerimi aktarıp,kitaptan edindiğim yöntemleri sizlerle arada paylaşacağım. 
   Özgüven,çocuğa ilk yıllarından başlayarak verilebilecek en önemli değerlerden birisidir.Kanımca küçüklüğünde tartışmalı bir ev ortamında büyümüş,ilgisiz anne baba ile karşı karşıya kalmış,sadece tv izleyen,fikirlerine değer verilmemiş,suçlanmış,pasifize edilmiş çocuklar,ileriki yaşlarında özgüven sorunu nedeniyle mutsuz ve insanlarla iletişim bağı kopuk,başarısız bireyler olmaya adaydırlar.
  Kendimden örnek vermek gerekirse ,çocukluğumda evde kermesler düzenleyen,akşam için saçma sapan şovlar hazırlayıp,anne babasına bilet satan,evde makyajla kılıktan kılığa girip taklitler yapan bir çocuktum.Ben ,büyük bir hevesle bunlar için uğraşırken ailemin de her seferinde gerçekten! önemli ve güzel bir şey yapıyormuşum hissini bana vererek,yaptıklarımı takdir etmeleri, alışveriş yapılırken fikrimin sorulması,her zaman ailece yapılan kahvaltı ve akşam yemeği sohbetleri sırasında sözüme değer vermeleri özgüvenli bir birey olmamın zeminini hazırladı.Halen de topluluk önünde konuşmaya bişeyler anlatmaya bayılırım:)))
   Kitapta da bunlara benzer yöntemler var.Örneğin; ailece birlikte oturun ve birbirinize iltifat edin!Kulağa komik geliyor ama çok sevimli bir yöntem.Şöyle ki: Önce genel bir ifadeyle başlayıp sonra detaya iniyoruz."Çok düzenli bir çocuksun",detay ise; "Oyuncaklarını sepetine güzelce yerleştirmişsin","Yatağını sana söylemeden toplamışsın"tarzında herkes birbirine iltifat edecek.Böylece yaptığı güzel şeylerin farkedilip,takdir edildiğini gören çocuk beğenileri tekrar duymak için aynı şeyleri tekrar yapacaktır.
  Başka bir yöntem ise;ailede herkes beş,on dakika sahne alır.Bu esnada aile bireyleri şarkı söyleyebilir,taklit yapabilir,fıkra anlatabilir,ya da o gün yaşadığı bir olayı anlatabilir.Arkasından kocaman bir alkış ...Böylece çocuk küçük yaşlardan itibaren kalabalık ortamlarda kendini ifade edebilme yetisi kazanabilecektir.
  Unutmayın mükemmel ebeveyn olmak çok zordur ancak mükemmele yaklaşmak için bebek ve çocuklar hakkında bol bol okuyup ,araştırıp, danışıp kendimizi geliştirmemiz gereklidir.Eve aldığımız bir elektronik cihaz için bile kullanma kılavuzlarını didik didik ederken , hayattaki en önemli varlığımızı daha iyi yetiştirmek için araştırıp, çaba sarfetmemek ,"doğan,büyür" zihniyetinde olmak sizce de yanlış değil mi?
  Hepinize sevgiler...

16 Eylül 2010 Perşembe

Allegro Pilates Keyfi

  Merhabaaaa hepinize...Tatil molasından sonra yine yazılara tam gaz devam...Bazen canınız hiç bir şey yazmak istemez eliniz bilgisayara, kaleme gitmez ya, öyle bir zaman aralığıydı bu dönem.Bu dönemde oğlum 2 yaşına bastı ve terrible two dediğimiz o muhteşem! tadından yenmez!!! dönemi yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz.Bu konu hakkında okudum,araştırdım,bazı yöntemleri kendim keşfettim,bunları ileriki yazılarımda sizlerle paylaşacağım...
  Aşığı olduğum moda konusunda açıkçası benim için tulumlar ve military stilin dışında kısır bir sezondu,hayatta giymeyeceğim çiçekli desenler,takunyalar vs. ...derken yeni sezon açıldı.Yeni stil tüyoları ve sezon modası hakkında da yenilikleri yine sizlerle paylaşacağım.
   Bugün spordan bahsedelim biraz.Beni yakından tanıyanlar bir pilates delisi olduğumu bilir.Pilatese başladıktan sonra kendimde gerek fiziksel gerekse ruhsal bir çok farklılık oldu.Eskiden baleyi bırakmama sebep olan kalas:) tabir ettiğimiz bir tür esnekliğe sahipken şu anda bedenim bacağa tamamen kapanınca resmen gözlerim yaşarıyor:))))Şaka bir yana inanılmaz bir esneklik kaydettim bu süre zarfında.Bunun yanında vücutta ciddi bir daralma ,bacaklarda hafif ama etkili kaslanma ,"doğum sonrası ayva göbeğinin" hafiflemesi derken pilates beni bırakmadıkça ben onu bırakmam halinde bağımlısı oldum bu sporun.
  İki ay öncesine kadar mat pilates yaparken şu anda bunun yanında,  yukarıda resmini gördüğünüz işkence aleti tadındaki reformer denen pilates aleti ile Allegro pilatese başladım.Hem de ne başlamak...İnanılmaz zevkli ve kısa sürede sonuç alabileceğiniz bir yöntem.Zor ama alıştıktan sonra garanti veriyorum ,bırakamayacaksınız.
   Ankara'da pilates ile ilgilenenlere tavsiyem "Home Pilates"! http://www.homepilates.biz/ .Pilates konusunda gerçekten uzman olan Burcu ve Gökçe hoca'yla birlikte ,eviniz kadar temiz ,rahat ve inanılmaz nezih bir ortamda pilates yapmak isteyenlere duyurulur...Hele ki benim yaptığım gibi bir kaç yakın dostunuzla birlikte grup olarak derse girerseniz hem eğlenir,hem de sporunuzu yaparsınız.
  Şimdilik bu kadar...Kocaman sevgiler...